Adalet kavramı, insanlık tarihi kadar eski bir olgudur. Ancak dünyanın ilk mahkemesi denildiğinde akla gelen yer, yalnızca bir yargılama mekanı değil, aynı zamanda hukuk tarihinin temellerinin atıldığı bir dönemin simgesidir. Bu yazıda, ilk mahkemenin tarihi, nerede kurulduğu ve insanlık üzerindeki etkileri detaylı şekilde ele alınmaktadır.
Tarihi kaynaklara göre dünyanın ilk mahkemesi, Antik Mezopotamya dönemine, yani günümüzden yaklaşık 4.
000 yıl öncesine kadar uzanıyor.
Mezopotamya, bugünkü Irak, Suriye ve Türkiye’nin güneydoğusunu kapsayan bir bölgedir.
Bu dönemde Sümerler, Akkadlar, Babil ve Asur medeniyetleri, yazılı hukuk sisteminin ilk örneklerini geliştirmiştir.
En bilinen örneklerden biri Hammurabi Kanunları’dır. Babil Kralı Hammurabi tarafından M. Ö. 1750 civarında oluşturulan bu yasa, dünyanın bilinen ilk yazılı kanunları arasında yer alır. Bu kanunlarla birlikte ilk defa bir “mahkeme” yapısı ve hakim kavramı resmiyet kazanmıştır.
İlk mahkemelerde yargılama süreci, günümüzdeki kadar karmaşık olmasa da belirli bir adalet sistemi üzerine kuruluydu.
Suç ve ceza kavramı, toplumsal düzeni sağlamak için oluşturulmuştu.
Tanıklar, deliller ve hatta ilahi yeminler yargılama sürecinde önemli rol oynardı.
Yargıçlar genellikle rahip sınıfından veya kraliyet görevlilerinden seçilirdi.
Bu sistem, sadece suçluları cezalandırmak için değil, aynı zamanda toplumda güven duygusunu korumak için de var olmuştu.
Hammurabi Kanunları, taş bir sütun üzerine kazınarak halka açık bir şekilde sergilenmişti.
Bu da “kanun önünde eşitlik” kavramının ilk örneklerinden biridir.
Kanunlarda dikkat çeken bazı maddeler şunlardır:
“Bir kişi bir başkasına zarar verirse, aynı zararı o da görecektir. ” (Kısas ilkesi)
“Bir kişi hırsızlık yaparsa, el kesme cezası uygulanır. ”
“Bir kişi borcunu ödemezse, malına el konulur. ”
Bu kurallar, modern hukuk sistemlerinin temeli olarak kabul edilir. Günümüzde dahi bazı hukuk ilkeleri, Hammurabi Kanunları’nın etkisini taşır.
Dünyanın ilk mahkemesi, sadece bir adalet merkezi değil, aynı zamanda insanlık tarihinin dönüm noktasıdır. Çünkü bu mahkeme sayesinde:
Hukukun üstünlüğü kavramı doğmuştur.
Toplumsal düzen korunmuştur.
İnsanlar arasında hak, adalet ve eşitlik düşüncesi gelişmiştir.
Ayrıca bu sistem, Roma Hukuku, İslam Hukuku ve Modern Avrupa Hukuku gibi sonraki medeniyetleri derinden etkilemiştir.
Sümer ve Babil kalıntılarında yapılan kazılarda, yargılama süreçlerine dair kil tabletler, mahkeme kayıtları ve yazılı sözleşmeler bulunmuştur. Bu tabletlerde;
Davacı ve davalının isimleri,
Suçun niteliği,
Hakimin kararı,
Verilen cezalar gibi bilgiler yer almıştır.
Bu belgeler, dünyanın ilk mahkemesi hakkında en somut delilleri sunmaktadır.
Bugün dünya genelinde uygulanan hukuk sistemlerinin çoğunda, Mezopotamya hukukunun izleri açıkça görülebilir.
Örneğin:
Adalet heykellerinde gözleri kapalı kadın figürü, tarafsızlığı simgeler.
Yemin ederek ifade verme geleneği, antik çağlardan bu yana süregelmiştir.
Yazılı kanunlar ve kamuya açık yargılamalar, ilk mahkeme kültürünün devamıdır.
Dünyanın ilk mahkemesi, sadece eski bir yapı değil; insanlığın adalet duygusunu somut hale getirdiği yerdir. Bugün her ülkenin kendi hukuk sistemine sahip olmasının temelinde, Mezopotamya’nın o ilk adalet taşları yatmaktadır.
Bu nedenle, tarihe sadece “ilk mahkeme” olarak değil, adaletin doğum noktası olarak geçmiştir.
.